Bütün aşklar merakla başlar!
Aşık olduğumuz kişi bizim için aslında yeni ve karmaşıktır. Merakla ona ve onun hayatımıza getirdiklerine teslim olmaya başlarız. Bizi merakımızla birlikte kendisine sürükler.
“Birine karşı, ansızın, merak duymaya başlarsınız, korkunç bir merak. Onu tanımak, onunla doğmak, dünyaya onunla yeniden gelmek tek amacınız haline gelir. Aşka en uzak cümle, senden nefret ediyorum değil, bilmek istemiyorumdur.”
Gustave Flaubert’in bu ünlü sözü aşkın nasıl başlayıp sonlandığını farklı bir şekilde özetliyor.
Canlılar dünyasında merak duygusunu açıklamak için öne atılan bir fikre göre, merak şöyle gelişir: Yeni ve karmaşık şeyler beyinde belirsizlik hissine neden olur. Merak bu hisle beliren hoşnutsuzluğu giderir. Bu süreç beyni en uygun uyarılma düzeyine getirir. Yeni ve karmaşık şeyler hakkında daha fazla bilgi edinmek bu uyarılmayı sürekli kılar. Aşık olduğumuz kişi de bizim için aslında yeni ve karmaşıktır. Merakla yeni insana ve onun hayatımıza getirdiklerine teslim olmaya başlarız. Bizi merakımızla birlikte kendisine sürükler. Peki her keşif mutluluk verir mi? Ya da merak nasıl biter?
Merak bitince aşk da biter mi?
Aşkın belirli bir raf ömrü olduğu bir gerçek. Aşk bitince heves de azalıyor, merakın dozu da. Onunla uyumak nasıl bir duygu biliyoruz, sinemaya gitmek veya yüzmek de öyle. Bu durumda ilk günkü heyecanı, beynin uyarılma düzeyini geri getirebilmek mümkün değil, fakat yeni duygulara, keşiflere ve yaşantılara yenilerini eklemek mümkün. Yeni insanları merak etmek yerine, sevdiğiniz insanın yeni yönlerini keşfetmek hem size hem de ona mutluluk veriyor.