Başka bir dünya: Evlilik
Cemal Süreya’nın “Kim istemez mutlu olmayı ama mutsuzluğa da var mısın?” sözü evliliğin hayal dünyamızda yaşattığımızdan çok farklı olabileceğini ne kadar güzel anlatıyor. Evlilik, hayalini kuran herkes için ulaşılması gereken bir zirve ama gerçek tırmanış bundan sonra başlıyor.
Bir bakışma, heyecan dolu ilk kalp atışları, “seviyor mu sevmiyor mu” sancıları, romantik flört dönemi ve evlilik kararı derken kendinizi bir anda evliliğin ve omuzlarınıza yüklediği sorumlulukların içinde buluveriyorsunuz. Evlenmeden önce anne babanızdan, yakınlarınızdan, kitaplardan ya da filmlerden öğrendiğiniz evlilik yaşamına dair bilgiler evlendikten sonra farkına vardığınız şeylerle bambaşka bir hal alabiliyor. “Keşke bunları daha önceden bilseydim” dediğinizde geç kalmış olduğunuzu anlıyorsunuz. Hayal kırıklıklarınızı tamir ederken evliliğinizi kurtarmak gerçekten zorlaşabiliyor.
“Artık çok geç” dememek için her bekar insana yarar olabilecek birkaç evlilik gerçeğini sizin için derledik. Dünyada yapılan araştırmaların sonucunda evlenmeden önce bakın neleri bilmemiz gerekiyor:
Ev işleri
Yapılan araştırmalara göre ev işlerini kendi aralarında hakkaniyetle paylaşan çiftlerin evlilikleri bunun planlamasını yapmayan çiftlere kıyasla çok daha mutlu ve heyecanlı oluyor. Ev işlerini sadece kadınlara yüklememek gibi erkeklerin çok üzerinde durmadıkları bir konu bile evliliğin ömrünü belirleyebiliyor.
Cicim ayları
Peki “cicim aylarının” yalan olabileceğini biliyor muydunuz? Avustralya’daki Deakin Üniversitesi’nin yaptığı kapsamlı bir araştırmaya göre çiftler, evliliklerinin ilk aylarında değil, bir yıl sonrasında en mutlu günlerini yaşıyor. Bu araştırma aynı zamanda yeni evli çiftlerin bir süredir evli çiftlere göre daha mutsuz olduklarını da kanıtlamış. Araştırmacılara göre bunun nedeni düğün günü bittikten sonra gerçek evliliğin başlaması ve bunun getirdiği alışma süreci ve mutsuzluk…
Çift terapisi
Bir zamanlar anne babalarımız sorunlarını terapiyle halletmiyordu, birkaç günlük küskünlükten sonra kendi çözümlerini bulup hayatlarına devam ediyorlardı ama dünya ve yaşam koşulları öyle değişti ki evliliklerin can simidi bazen terapiler olabiliyor. Her ilişkinin zor zamanları var ve bunun için profesyonel yardım almak çok önemli. Ancak genellikle çiftler terapiye ayrılma aşamasında yani iş işten geçmek üzereyken başvuruyor. Dünya ortalamasına göre 6’ncı yılda… Oysa bu süre içinde ilişkiye verilen zararların geri dönüşü kolay olmuyor. Bu nedenle sorunu çok küçükken halletmek en iyisi. Terapistler görünürde çok büyük bir sorun olmasa bile çift terapisini bu nedenden ötürü tavsiye ediyor. Bu şekilde sorunlar büyümeden halledilmiş oluyor ve ilişkiler de ileride çıkabilecek sorunlara karşı daha güçlü ve dayanıklı oluyor.
Davranışlar
Eşinizle konuşurken gözlerinizi deviriyor musunuz? Peki iğneleyici kelimeler kullanıyor musunuz? Alay etmek için onlara isim takıyor musunuz? Bu davranış biçimi bir ilişkiyi boşanmaya götüren en önemli unsurlardan biri. İstemsizce aşağılamak veya eşinize tepeden bakmak bir ilişkiyi tamamen sonlandırabiliyor. Üstüne üstlük ilişkinizi bitirmekle kalmıyor, aynı zamanda eşinizin öz saygısına ve güvenine de çok büyük zararlar verebiliyor.
Sarılmak
Ya uzun bir ilişkinin ömrünün sadece sarılmalarla ne kadar uzayabileceğini biliyor muydunuz? Toronto Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre küçük bir sarılma bile ilişki memnuniyeti yüksek oranda arttırmaya yetiyor.
Para, para, para
Gelelim ilişkileri ve aslında ne yazık ki her şeyimizi belirleyen “assoliste”, yani paraya! Para konularını evlenmeden önce konuşmak ileride başınızın ağrımasını önlüyor. Çünkü parasal sorunlar evliliklerin boşanmayla bitmesine neden olan faktörlerin başında geliyor. Finansal durumunuzu ve gelecek için beklentilerinizi eşinizle en baştan, dürüstçe konuşmanız bu nedenle önem taşıyor. Eğer para meselelerinde uyuşmuyorsanız ve bunun ileride ilişkinizde sorun yaratabileceğini düşünüyorsanız yol yakınken “dönün” deriz.