Aldatılmanın üstesinden nasıl geliriz?
İhanete uğramak, dünyadaki en acı verici deneyimlerden biri olabilir. Üstelik içinde bulunduğunuz ilişkide güven duygusunu tesis etmiş ve partnerinizin de “O kişi” olduğuna inanmışsanız, sadakatsizlik sizin için tam bir yıkım olacaktır. Ama neyse ki “aldatılma” duygusu da, diğer tüm duygu durumları gibi iki uçludur. Bir yanınız yıkımın altında ezilirken diğer yanınız bu yıkımın onarımı için öyle çaba sarf eder ki, her şey bittiğinde, eğer bu mücadeleyi doğru vermişseniz; elinizdeki kazanım, çok daha güçlü bir karakter ve artmış özsaygı olacaktır.
Teoride anlatması elbette kolay… Peki ya bunu hayatımıza nasıl uygularız? Bu yıkımla nasıl doğru mücadele eder, aldatılmanın üstesinden nasıl geliriz? Bu soruların cevaplarını sizler için derledik. Gelin, hep birlikte göz atalım…
Kabul edin, bitti!
Yüzleşmeden özgür kalamazsınız. Öncelikle bunda bir anlaşalım. Acısıyla, tatlısıyla yaşandı ve acımasızca bitti. Reddetmeyi, kendinizi suçlamayı, karşı tarafın gözünden bakmayı ve kendinize bahaneler bulmayı bırakın. Aldatılmak “neden” değil, bir “sonuç”tur. Ve sonuçları kabullenmek, yeni bir yola başlamak için atılacak ilk ve önemli adımdır.
İç dünyanıza yolcuğa çıkın!
Gerçekten aradığınız ilişki ne? Başınıza gelen bu tatsız deneyim sizde nasıl yaralar açtı ve bundan sonraki duygusal ilişkilerinizde size nasıl etki edecek? Bu soruları kendinize acı çektirmek için değil, iç dünyanızı tanımak için sorun. Grup meditasyonları ve yoga bu noktada faydalı olabilir.
“Stalk”lamaktan uzak durun!
Kimle, nerede, ne yapıyor? İnanın artık bu sorulara verilen cevaplar size yeni yaralar açmaktan fazlasını getirmeyecek. Onu ne kadar takip eder, ona ne kadar maruz kalırsanız travmanız da bu ölçüde tetiklenecektir. Size onu hatırlatan her türlü sosyal medya gezintisinden ve hatta insan ve eşyadan itinayla uzak durun!
Yalnız kalmak için doğru bir zaman değil!
Artık kabuğunuza çekilme dönemi bitti. Kendinizle baş başa kalarak acınızı yeterince yaşadınız ama bu süre birkaç haftayı geçtiyse, işte orada bir duralım. Dünyanın en büyük klişesi de olsa, acılar paylaştıkça azalır. Durmayın, dışarı çıkın ve yüzünüzü güldürmeyi her daim başaran dostlarınızla vakit geçirin. Arkadaş sohbetlerinin nasıl iyi geldiğini göreceksiniz.
Aynaları ürkütmeyin!
İnsanın nasıl hissettiği, nasıl göründüğünü düşündüğü ile doğru orantılıdır. Aynaya baktığınızda bakımsız saçlar, çökmüş göz altları görmek sizi daha da karanlığa çekecektir. Kişisel bakımınızı bu süreçte sakın ihmal etmeyin, hatta mümkünse birkaç doz artırmanızda bile fayda var!
Kendinize bir tutku edinin!
Yeni bir spor dalı, bir dans kursu veya uzun süredir okumak istediğiniz bir kitap… Hiç fark etmez. Yeni bir tutkuya odaklanmak, sizi olumsuz düşüncelerden uzaklaştırabilir.
Yeni insanlar, yeni deneyimler…
Tüm bu süreçlerin sonunda kat ettiğiniz yol, size yeni bir ilişkiye hazır olduğunuzu gösterecektir. Yaşadığınız travmayı kişiselleştirmeden, kıyaslamalar yapmadan, eskinin bıraktığı acıyı yeniye değdirmeden yeni bir ilişkiye yelken açarsanız, atılan temellerin ne kadar sağlam olduğunu göreceksiniz.
Unutmayın, durgun bir dere misali akıp giden hayatta, geçmişin izleriyle yaşamak geleceği lekelemekten fazlası değil.
Siz biriciksiniz, değerlisiniz ve bir ihanetle yıkılmayacak kadar güçlüsünüz!